Benim dünyamın en güzel ülkesi Hollanda, şehri ise Amsterdam. Çok seviyorum, öyle böyle değil. Yaşayabilirim bile.

Amsterdam’a ilk olarak Taner’le birlikte 2014 yılı Kasım ayının sonunda gittik. Dört gün kaldık.

Çarşamba gece 10 buçuk gibi orda olup, Pazar günü gece 12 gibi döndük.

Pegasus’la uçtuk, bileti 9 ay öncesinden almıştık. Bu yüzden çok ucuza gittik; 2 kişi gidiş-dönüş 538-TL.

Otelimizi de hayli önceden ayarladık. Çarşamba-Perşembe ve Cuma gecesi bir otelde kaldık. Otel dediysem yanlış anlamayın, otellik hiçbi yanı yoktu! Bi katta ortak tuvalet, odada banyo ve lavabo ve yataklar vardı, bu kadar. Kahvaltı dahil değil, 2 kişi ortalama 69 euro.

Cumartesi günü Belçika’ya geçecektik, bu yüzden nerede konaklayacağımızdan emin olamadık. Cumartesi için rezervasyon yaptırmadık. Zaten otel cumartesi günü 120 euro istedi, vermedik kardeşim. E vermeyip de ne mi yaptık? Sokakta yatacak haliniz yok herhalde kış vakti dediğinizi duyar gibiyim. Sokakta kalmadık tabi. Bu arada Amsterdam’da arabada kalmak da yasak, arabada da kalmadık elbet. Son dakika fiyat avantajından yararlanırız, belki Belçika’da kalırız falan dedik. Bilakis öyle oldu, son dakika fiyat avantajından yararlanıp gayet uyguna Amsterdam’da (2 kişi 60 euroya kahvaltı dahil Hotel Abba’da) kaldık. Hotel Abba gayet güzeldi, sahibesi de çok tatlıydı, tavsiye ederim konaklama için. Yeri de Vondelpark’a yakındı.

Amsterdam’ı gezmek için size 2-3 gün yetecektir, müze müze gezeceğim demezseniz tabi ki. Biz müze gezmekten çok haz etmiyoruz, lakin Amsterdam’da da bayağı bir müze var, bilginiz olsun. O yüzden daha fazla zaman ayırabilirsiniz de. Bir de Amsterdam’a yakın köyleri mutlaka görün. Bu köyleri ayrı tutun, 1 gün de onlar için lazım olacak. 

Amsterdam’da gezebileceğiniz yerler;

1- Dam Meydanı ve Amsterdam Kraliyet Sarayı (merkez meydan)

2- Rembrandt Meydanı

3- Çiçek Pazarı (Bloemenmarkt)

4- Jordaan Bölgesi

5- Anne Frank’ın Evi (Anne Frank’s House)

6- Vondelpark

7- Amsterdam Centraal Railway Station (şehre havalimanından trenle gelirseniz ilk karşılaşacağınız muhteşem yapı)

8- Madame Tussauds Müzesi (Ünlülerin balmumu heykellerinin bulunduğu dünyaca ünlü müze)

9- Van Gogh Müzesi (Ünlü ressam Van Gogh’un eserlerinin bulunduğu müze)

10- Heineken Experience (İlgililer için bira temalı müze)

11- Rijkmuseum (Müzeler bölgesindeki sanat müzesi)

12- Albert Cuyp Halk Pazarı 

13- Red Light District (İlgilisine 🙂

Gezilecek yerler bu şekilde, detaylarını da anlatacağım. Buyrun;

Bana göre Amsterdam’ın her bir sokağı gezilecek yer. Dediğim gibi biz müze gezmedik, bu yüzden sizi müzelere götüremeyeceğim. Amsterdam sokaklarında gezdireceğim :).

Ha bu arada biz tüm şehri yürüyerek gezdik. Amsterdam düz ayak, yürüyerek gezebilirsiniz. 

Amsterdam’ın merkezi Dam Meydanı, şehirde Dam Meydanı kadar olmasa da meşhur meydanlar var. Bizim otelimiz Rembrant Meydanı’na yakındı. Havalimanından şehre trenle geldik. Merkez İstasyonda indik, başladık otelimize yürümeye. (Bu arada Amsterdam’a gitmeden önce genel bilgilendirme için Amsterdam’a giriş yazımı mutlaka okuyun; yazı için tıklayın!) 

Şehrin biraz içlerine doğru yürümeye başladığımızda meşhuur Red Light karşıladı bizi. Bilmeyenler için; burası ortasından kanal geçen klasik Amsterdam sokaklarından aslında, burayı farkı kılan sokak boyunca (bu arada oldukça uzun bir sokak) cıbıl cıbıl ablaların -hatta aldığım son bilgiye göre abilerin- camlı odalarda size kaş göz yapması 🙂 anlayacağınız tüm sokak randevu evi kıvamında. Çoluğu çocuğu buralardan uzak tutmak gerek, burası yetişkinler için. Amsterdam’ı turistler için cazip kılan şeylerden biri de bu sokak, gitmişken görün tabii ama yazın çok kalabalık oluyor, adım atmakta zorluk çekiyorsunuz. Kalabalıkta dikkat edin.

Biz şehrin içinden otelimize doğru ilerlerken Red Light District’i (Red Light Bölgesi) ardımızda bıraktık. Bizim otelimiz Rembrandt Meydanı’na (Rembrandtplein) yakın olduğu için o tarafa doğru yürüdük. Bu arada Rembrandt Meydanı da yine Amsterdam’da görülecek yerler arasında, merkez meydanlardan biri.

Rembrandt Meydanı ismini, Hollandalı bir ressam olan Rembrandt van Rijn’den almış, ressam buralarda yaşamış. Meydanın tarihi geçmişi Orta Çağ’da şehri dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı koruma amacıyla oluşturulan duvarlara dayanıyormuş. Bu duvarların merkezinde Rembrandt Meydanı (o zamanki adı farklıymış yalnız) varmış. Meydanı bir nevi şehrin giriş kapısı olarak da düşünebilirsiniz, o şekilde tasarlanmış. Meydan, ayrıca 19. yy’a kadar açık pazar olarak da kullanılmış, çiftçiler burada tereyağı, hayvansal ürünler satmışlar. Meydanın bu özelliği 1876 yılında Rembrandt’ın heykeli dikilene kadar devam etmiş, bundan sonra da ismi Rembrandt Meydanı olarak değiştirilmiş. 20.yy’dan sonra da sanatçıların, gençlerin uğrak mekanı haline gelmiş. Günümüzde de bu şekilde bir yer Rembrandt Meydanı.

Amsterdam’ın olaylarından biri patates kızartması, yolda yürürken yiyebileceğiniz, çok güzel patates kızartması yapıyor adamlar. Sakın yavan yavan yemeyin asıl olay soslarda. Amsterdam’da patates kızartmanızı; Yopi (yazılışı böyle mi bilmiyorum ama okunuşu böyle :), garlic (sarımsaklı), cheddar (peynirli) soslu olarak deneyin. Hepsini birden koydurmayın, bir seferinde yopili, bir seferinde garlicli şeklinde alın. Biz meydana yürürken kaptık birer orta boy, yiye yiye gittik otelimize. 

Kışın gittiğimizde meydanda abur cubur satan bir sürü büfe vardı. Büfelerden biri de harika churros yapıyordu, bol çikolatalı, of aklıma geldi yine 🙂 Sadece churros için Amsterdam’a yine gidebilirim :). Amsterdam’a giderseniz churrosu mutlaka deneyin! Bilmeyenler için; artık Türkiye’de de yapılan bu tatlıyı, bizim tulumbanın şerbetsiz hali olarak düşünebilirsiniz. Amsterdam’da churrosu üzerine tarçınlı şeker ve isteyene ilave çikolata sosu ile servis ediyorlar. Bazı yerlerde ikisini çok fazla koyuyorlar; bayabiliyor. Ekstra şeker koydurmadan, ya da küçük bir kaba ekstra şeker isteyerek (isterseniz bu kaba churrosunuzu bandırarak 🙂 çikolatalı yiyebilirsiniz. 

Bizim otelimize giderkenki ilk gece turumuz burada sona erdi, yarın Amsterdam’ı alt üst edeceğiz 🙂