Güney Fransa’da yolumuza çıkan şehirlerden biri de Nice..
En baştan söyleyeyim gezinin özeti olarak; Nice, resmen Cote d’Azur’un incisi, en güzel şehri!!
Nice’de yaklaşık 4 saat geçirdik, hiçbir şekilde yetmedi, Nice’in gezilecek görülecek yeri çok fazlaydı, planımızı aksatmamak için Nice’de kalmadık, bir sonraki sefer gelmek için kendimize bahane yaptık.
Önce Nice’in tarihinden bahsedelim;
Nice’de ilk yerleşim; Nice’in tarihi çok çok eskilere dayanıyor, ilk yerleşimler 400.000 yıl önce başlamış, karşımıza tabi ki yine antik yunanlılar çıkıyor, şehrinin isminin yunanca “Nikaia” isminden gelebileceği düşünülüyor. Bu kelime zafer şehri anlamına geliyor. Bu dönemde şehir Nice Şatosunun (Lou Castle) bulunduğu tepede kuruluyor.
Roma Dönemi; Romalılar zamanında Nice zevk şehri olarak inşa ediliyor ve şehrin Cimiez bölgesinde Romalıların hamam keyfi yaptıkları bulunan kalıntılardan anlaşılıyor. M.Ö. 14.yy’da Romalıların Cimiez bölgesinde stratejik bir noktada şehir kurdukları biliniyor. Bundan sonra ise limana yakın, hemen şatonun bulunduğu noktada konumlanan eski Nice, Cimiez’in gölgesinde birkaç asır geçiriyor.
Savoy hakimiyeti (Savoy Düklüğü); Roma İmparatorluğunun çöküşünden sonra ise Nice Provence bölgesinin bir parçası olarak 13.yy’ın sonuna kadar varlığını sürdürüyor. Ne zamanki Savoygiller (orijinali tabi ki Savoy ailesi) buraya da el atıyor Nice de Savoy Düklüğü’nün hakimiyeti altına giriyor.
Nice Kuşatması; 1543 yılında Fransa ile Osmanlı’nın birlik olup Nice’e saldırması olayı olarak anılıyor. Bu saldırı aslına bakarsanız 1542-1546 yılları arasında devam eden İtalya Savaşı’nın bir parçası. O dönemde Savoylar tarafından yönetilen şehir Barbaros Hayreddin Paşa yönetimindeki Osmanlı donanması ile Fransız donanması tarafından kuşatılıyor.
Kendine göre bazı sebeplerle Nice’e saldırmak isteyen Fransa kralı, dönemin Osmanlı Padişahı Muhteşem Süleyman’dan yardım istiyor (I. Süleyman), Süleyman da tabi Fransa kralını kırmıyor, Osmanlı donanmasının en güçlü yılları, bunu kullansam ne tatlı olurdu diye düşünüyor olsa gerek gönderiyor Barbaros Hayreddin Paşa’yı Nice’e. Marsilya yazımda da bahsetmiştim Barbaros Hayreddin Paşa’nın ilk durağı Marsilya oluyor, burada Fransız donanmasıyla buluşuyor. Dedim ya Osmanlı donanmasının en güçlü yılları Osmanlılar yaklaşık 110 kadırga ve 30.000 asker iken Fransız donanması yaklaşık 50 kadırga kadar. Fransız Kralı boşuna Süleyman’dan yardım istemiyor anlaşılan. (Barbaros Hayreddin gelmeden Fransız donanmasının Nice’e saldırdığını fakat geri püskürtüldüğünü de söylemek isterim bu arada)
Osmanlı donanması ilk olarak Nice’in 6 km doğusundaki Ville Franche Sur-Mer’e çıkartma yapıyor, ardından iki donanma biraraya gelerek Nice’e saldırıyor, şehri ele geçiriyorlar, ama kaleyi alamıyorlar. Ardından güçlü saldırılar düzenleseler de Nice’e destek geldiğinin haberini almaları üzerine kaleyi almadan şehri yağmalayarak terk ediyorlar.
Kuşatma esnasında Catherine Segurane isimli bir kadının Osmanlı askerlerine karşı yaptığı hareketler sebebiyle Osmanlı askerlerinin kuşatmadan vazgeçtiği yönünde bir takım hikayeler var. (Bazı kaynaklar kalenin surlarına tırmanarak Fransız askerlerine cesaret verdiği ve Osmanlı askerlerinin buna şaşırdığı, bazı kaynaklar ise Catherine’in Osmanlı askerlerini tehdit ettiği ve korkuttuğu yönünde) Bu hareketleri sebebiyle Segurane bir halk kahramanı ilan ediliyor, Nice’de her yıl 25 Kasım günü Türklerden kurtulmalarını sağlayan Catherine Segurane adına Aziz Catherine günü olarak kutlanıyor.
1800’lerin sonlarına doğru ise Nice son olarak Fransız himayesi altına giriyor ve bu tarihten sonra da bir Fransız şehri olarak kalıyor.
Sanıyorum ki bu kadar tarih dersi yeterli; Nice Osmanlı tarihi ile buluşan bir tarihe sahip olduğu için Nice ile ilgili özellikle bilgi vermek istedim, bu yüzden normalden de uzun bir tarih dersi oldu zaten :).
Nice detaylarına geçecek olursak;
Nice, Güney Fransa’da, Akdeniz’in güzelliğini sunmaktan hiç çekinmediği, şehri boydan boya geçtiği, tarihi, kültürel, aynı zamanda eğlenceli, tüm beklentilerinizi karşılayabilecek bir şehir. Zira bu sebeple Fransa’nın en önemli turizm merkezlerinden biri, aynı zamanda 5. büyük şehri.
Şimdi sizi bu şehirde gezdirmek, güzel fotoğraflarıyla size şehri yaşatmak istiyorum. O halde buradan buyurabilirsiniz.
Biz Nice’e Antibes’ten geliyoruz, aracımızı merkezdeki (Place Massena’ya yakındı) Corvesy isimli otoparka bırakıyoruz, burası şehrin göbeğinde her yere yakın gayet merkezi bir otopark, siz de tercih edebilirsiniz, bu otoparka da Fransa’nın genelinde olduğu gibi saatine yaklaşık 2 euro gibi bi ücret ödüyoruz.
Nice’de gezilecek yerler çok fazla. Biz aracımızdan indikten sonra ilk olarak Place Massena’ya gidiyoruz.
Meydan, Nice’in eski şehri ile yeni şehri arasında uzanıyor, birkaç ana bulvarın da çıkış noktası aynı zamanda. Şehrin tramvayı da bu meydanı ortasından bölüp geçiyor, ayrıca meydana araç girişi yasak, meydan yayalar için de özgür bir yürüyüş alanı. Ayrıca bu meydanın noel zamanı süslü ve eğlenceli olduğuna dair söylentiler de var 🙂 Bunu da siz deneyip bana yazın.Place Massena; Nice’in ana meydanı burası, koskocaman bir alan, insan kendini inanılmaz rahat hissediyor, meydanın bir köşesinden diğer köşesine doğru koşmak geliyor insanın içinden. Meydan, alışveriş, yemek, eğlence insanın isteyebileceği bir çok faaliyet için gayet uygun bir nokta. İsteyen meydandaki banklarda boş boş oturup etraftaki insanları da izleyebiliyor, bu da oldukça sakin ve keyifli bir eylem bana sorarsanız. Bu meydanı bence farklı kılan bir özellik de yer döşemeleri, bir harika! meydana şööle uzaktan baktığınızda size muhteşem bir görsel şölen sunuyor, bu şölende bence yer döşemeleri etkisi büyük.
Şimdi gelelim çocukların eğlencesi haline gelen fıskiyelere; efendim bu fıskiyeler sırtınızı az önceki resimde benim verdiğim gibi Apollo heykeline verdiğiniz vakit meydanın hemen sağ tarafında kalan alanda bulunuyor.
Millet bu fıskiyeleri yazın ortasında serinleme noktası olarak kullanıyor, mayosunu kapan gelmiş resmen 🙂 insanlar burada oradan oraya koşarak sırılsıklam oluyor, çok da keyifli görünüyorlar açıkçası, insanın canı çekiyor, işte ispatı;
Bu alanda yalnızca fıskiyeler var zannediyorsanız yanılıyorsunuz zira bir de buhar versiyonu var bunların.
Tüm bunların olduğu alan çok geniş bir park alanı boylamasına Place Massena’yı keser vaziyette konumlanmış, turist info da tam da bu parkın kenarında.
Biz artık bu kısımdan Garibaldi Meydanına (Place Garibaldi) geçiyoruz.
Garibaldi’den sonra Nice Şatosuna (Lou Castle) doğru çıkıyoruz, bunun için biraz yolumuz var, başlıyoruz yürümeye.
Resimden de anlaşıldığı üzere yürümeye başladıktan sonra inşaat alanları görüyoruz.
Bayağğğ bi yürüyoruz, güzel yerlerden geçiyoruz, hatta bu esnada Nice Limanı’nı da görüyoruz, işte aradan siz de bakın;
Nice Limanı |
Yürümekten vazgeçmiyoruz, azimliyiz, az kaldı ve şatoya tırmanacağımız yerin başlangıcına geliyoruz.
Veee nihayet şatoya ulaşıyoruz;
Çok moralimiz bozuluyor, çünkü şato yüzünden çok zaman kaybediyoruz, görmemiz gereken başka yerleri göremiyoruz, derken panoramik manzaranın bulunduğu alana geçtiğimizde tüm düşüncelerimiz değişiyor, karşımızdaki Nice manzarasından öylesine büyüleniyoruz ki varsın şato olmasın, bu manzara yeterli diyoruz.
Biraz nefes alıp selfiemizi de çektik tabi ki 🙂 |
Ayrıca panoramik manzaranın gözlendiği bu alanda hediyelik eşyacı da vardı, biz de magnetimizi burdan alıyoruz, fiyatları yüksek değil, 2 euro civarında.
Etrafta biraz daha gezindikten sonra ee yolumuz uzun artık yola düşelim dediğimizde bizi bir süpriz bekliyor; yokuşu boşuna çıkmışız arkadaş, meğer asansör varmış!
Aslında bunu daha önce okumama ve bilmeme rağmen asansör tamamen aklımdan çıkmış. Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş, bizim hikayemiz tam da böyle oldu.
Ben asansörü tamamen unutuyorum, biz o inanılmaz yokuşu tırmanıyoruz, zaman ve enerji kaybediyoruz 🙁
Siz siz olun asansörü unutmayın dostlar!
Bu sefer asansörle iniyoruz, Eski Nice’e geçeceğiz.
Amacımız Saleya pazarını bi gezmek;
Pazardan lavantalarımızı sabunlarımızı alıp Eski Nice’in sokaklarına doğru ilerliyoruz..
Burası da Nice’in Adalet Sarayı |
Eski Nice’den yavaş yavaş ayrılarak Place Massena tarafına geri dönüyoruz.
Yolda böyle güzellikler görüyoruz.. |
Yürürken mola verip bir şeyler içiyoruz,
Hepimiz bir şeyler kapıyoruz |
Ben mojitomu alıyorum, oh çok keyifliyim |
Buffalo’da bir menü görüyoruz, içecek, patates, steak ve salata 10 euro kadar, bu menüden yürüyoruz.
Bu da yenmeden önceki görüntüsü |
Şöyle söyleyeyim masamızda az pişmiş, çok pişmiş, orta gibi tüm seçenekler söylenmişti, ancak maalesef çok da uygun gelmedi, karışmış olabileceğini düşündük, steak’ler minikti, ama fiyatına göre genel bir değerlendirme yapmak gerekirse; iyiydi.
Geldik Nice turunun sonuna..Başta söylediğimi önemle tekrar edeyim; bence Nice’e 1 gün yetmez, burada biraz konaklamak, rahat rahat gezmek, denizinin keyfini çıkarmak gerek (denizinin taşlı olduğunu bilin ama rahatsız etmeyen cinsten büyük taşlı), bu yüzden size tavsiyem Nice’e vakit ayırın.
Biz ise karnımızı doyurduktan sonra aracımızı alıp Eze’ye geçiyoruz, sizi de bekleriz, pişman olmayacağınızı garanti ederiz 🙂