Bugünlerde aradığımız, marketlerde satılmayan, kapitalist dünyanın kitabında ismi olmayan, hissetmeyi arzuladığımız “huzur”u bu sene, Yunanistan’ın bir adasında buldum!
Adanın adı Lefkada, İyon Denizinde, kara ile bağlantısı var. İstanbul’dan çık, arabaynan takriben 1000 km git; al sana Lefkada! Evet, arabaynan, lüksü bir yana bırakın, konforunuzu kalbinizde arayın, kalbinize alın, ha bir de dostlarınızı! Çünkü yolculuk dostlarla güzel.
Biz bir gece yarısı çıktık İstanbul’dan yola, önce Selanik’te mola verdik. Oradan Meteora’ya gittik. Meteora’yı daha sonra anlatacağım, sonra da Lefkada’ya geçtik. Gece yarısını buldu tabi Lefkada’ya varmak. Ada büyük, adada arabasız ulaşım sanırsam imkansız. Bizim kaldığımız yer adanın bir ucuydu ve adayı gezmek için çok yol almanız gerekiyordu.
Bu arada çok güzel bir site yapmışlar, bu siteden adalar hakkındaki tüm bilgileri edinebiliyorsunuz, pek bir pratik. İşte linki; http://www.greeka.com/
Gialos isimli bir otel-taverna-stüdyo daire, artık adına ne derseniz öyle bir yerde kaldık. Harita’da gördüğünüz Geni’nin hemen altına denk geliyordu konumu, yeri gayet güzeldi, manzarası harikaydı. Kendi tavernaları, hemen yanındaki tavernaları, sessiz- sakinliği, tam bir huzur kaynağıydı.
Otel hakkındaki bilgilere bu linkten ulaşabilirsiniz. Her ne kadar mutfağı/mutfak malzemeleri biraz kirli de olsa, balkonu güzeldi, çarşafları temizdi, ne biliyim ucuz ve güzeldi işte. Biz bu otele 2 gece için; 2 tane stüdyo daireye (her bir dairede 3 kişi kalabilir) toplam 160 euro ödedik.
Uzun bir yolculuğun ardından neredeyse gece yarısı otele vardığımızda tavernasında oturduk, daha doğrusu bu seferki yolculuk arkadaşlarımız İsmail ve Çiğdem (sonradan eklenecek Fethi o sırada yoktu), sevdiceğim Taner oturdu. Ben ayaklarımı suya sokmalıydım, bu yüzden denizi kenarında buldum bi yer çöktüm diyeyim. Ev sahiplerimiz çok kibardı, bizi güler yüzle karşıladılar. Tavernada verdikleri ikramları da içimizi ferahlattı.
Biraz manzara, biraz deniz, gevşedim ve uyumaya hazırdım.
Yoga-pilates matım tatilde de yanımdaydı, her gün tekrarladığım esneme hareketlerini gece yarısı olmasına rağmen, inatla yaptım ve rahat bir uyku çektim! Sabah kalktığımda gördüğüm manzara inanılmazdı! Gece hiç anlayamamışım ya..
Lefkada sabahı;
Kahvaltı yapıp biraz da oyalandıktan sonra önce Nidri Şelalesi’ne gitmek istedik. Meşhurmuş, güzelmiş diye.
Nidri Şelalesi;
Arabayla gidilebilecek yere kadar gidip arabayı park ettik ve yürümeye başladık. Ve tabi ki araba için park ücreti ödemedik. Büyük şehirler haricinde genel olarak adalarda park ücreti yoktu.
Kelebekler Vadisi’ne giden varsa bilir, Nidri Şelalesi yürüyüş parkuru ve ardından gördüğümüz şelale biraz orayı hatırlattı bize.
Neyse şelale göreceğimiz için yine de mutluyum derken; çetin yollar şelaleye varıyor.
Tabi gördüğünüz gibi şelale beklediğimiz gibi çıkmadı, hatta buraya şelale demek biraz haksızlık olur diye düşünüyorum 🙂
Benim asıl hedefim şelaleden akan suyun biriktiği yerde suya girmek, bu konuda hevesliyim, tutmayın sayın abim giricem! (Ne diyeydim ya asıl hedefim şelaleyi görmek mi diyeydim :), bu nokta yiğitlik noktası 🙂 )
4 kişilik ekibimiz ikiye bölündü; suya girebilenler ve giremeyenler. Adını burada açıklamak istemediğim (Taner ve Çiğdem 🙂 ) kişiler giremediler, çünkü su çook soğuktu. İsmail ve ben girdik, tadını çıkardık. Hem de bu rus tipliler gitmişti, havuz gibi bize kaldı su, oh mis gibiydi. Yazarken canım çekti 🙁
Nidri Şelalesi’nden sonra Lefkada’nın en güzel sahillerinden “Porto Katsiki”ye gittik.
Porto Katsiki;
Bana sorarsanız Lefkada-Kefalonya-Zakintos adalarını kapsayan seyahatimizin en güzel sahillerinden biri Porto Katsiki’ydi.
Genel olarak İyon adaları “beach”leşmemiş, yani bangır bangır müzik, 100 lira giriş parası vs. gibi durumlar söz konusu değil. Eğer sahilde şezlong, şemsiye gibi hizmeti veren bir yer varsa bile siz gelip burada çadırınızı kurup çöreklenebiliyorsunuz, hem öyle rahatsız edici bir ortam da yok, herkes rahat, kimse kimsenin umrunda değil.
Biz Türkiye’den ayrılmadan 5 kişi kullanmak üzere Decathlon’dan bir gölgelik satın aldık, 129-TL fiyatı vardı, 50 faktörlük güneşten koruma özelliği ile tatilimizin güzel bir parçası oldu. Biz de gittiğimiz sahillerde şezlong, şemsiye parası vermektense bu gölgeliği kurduk. Bazen zorlandık, ama çok işe yaradı diyebilirim.
Ama gölgelik almak istemeyenler, kalabalık olmayanlar, gölgelikten hoşlaşmayanlar, uğraşmak istemeyenler; Lefkada ve Kefalonya’da genel olarak 2 şezlong 1 şemsiyeye takriben 6 euro vererek, bir de işletmenin otoparkından faydalanarak gayet uygun fiyatlara sahilden yararlanabilirler. (Ancak bazı yerlerde böyle bir işletme yok, o zamanlar kendi şemsiyeniz şart. Bakınız: Porto Katsiki)
Neyse Porto Katsiki’ye geri dönecek olursak, burayı tepeden gören bir yerde otoparkı vardı. 3 euro gibi bir otopark ücreti verdik. (genel olarak burası dışında otopark ücreti ödemedik diyebilirim)
Arabadan indik, daha denize doğru gitmeden, aşağı dahi inmeden, “aha, bu da nesi” diyerek uçsuz, bucaksız maviliğe kitlendik kaldık.
Sonrası tabi koşarak, cupppppppp diye denize girmek oldu. Fakat ufak bir not: taşlı sahil + rüzgar = gölgeliğin kurulamaması. (Aklınızda olsun 🙂 ) Gölgeliği Porto Katsiki’de kullanamadık yani.
Bu arada genel bilgi; Lefkada-Kefalonya’da genel olarak sahiller taşlı ve harika 🙂
Porto Katsiki’nin tadını çıkardıktan sonra diğer meşhurlardan Egremni sahiline doğru yola çıkıyoruz.
Egremni;
Şimdi efenim Egremni, böyle dağlık (bu arada adanın her yeri dağlık, habire çık in, viraj, çok dikkat etmek gerek), ormanlık bi tarafta.
Navigasyonun yardımıyla bulmaya çalıştık, bulduk keza. Ancak maalesef yol çöktüğü için sahile gidiş kapanmıştı, aklınızda olsun, eğer ki gitmek isterseniz, gitmeyin 🙂 Bizim gibi uzaktan görmekle yetinmek zorunda kalabilirsiniz. Yollar da biraz tehlikeli açıkçası.
Egremni’den sonra bir de Lefkada’nın köylerinden Agios Nikitas’ı görelim dedik.
Agios Nikitas;
Lefkada’nın merkezinden 13 km uzaklıktaki bu yer; küçük, şirin bir balıkçı kasabası. Zeytin ağaçları, güzel evleri, hoş restaurantlarıyla görülmeye değer, ancak birazcık kalabalık. Ama yine de taverna, restaurant, yiyecek seçeneği çok; bence tercihe göre değerlendirilebilir.
Agios’tan Lefkada’nın merkezine geçtik. Burası yer yer kalabalık, eğlence de var, sessiz sakin yerler de var. Lefkada karayla bağlantılı bir ada olduğu için karadan gelenler zaten ilk olarak merkeze gelmek zorunda Biz bir önceki gece buradan geçerek gitmiştik. Bugün akşam bir de merkezi dolaşalım dedik.
Yunanistan’da bizdeki gibi döner meşhur. Fakat bizdeki dönerle çok da bi alakası yok. Şöyle ki; mesela tavuk döner (döner gyros diye geçiyor orada) löp löp bildiğin tavuğun göğsünden, neredeyse derisiz, güzel soslarla kaplı, pita denilen bir ekmeğe yapılıyor. Harika, biz çok seviyoruz, kendi ülkemde yemediğim tavuk döneri, Yunanistan’da gördüğüm yerde gömüyorum bi tane 🙂 Lefkada merkezde de “Daltons” diye bir yer vardı, tavuk döneri muhteşemdi, bir de sosu vardı, mayonez-hardal karışımı olabilir tam bilmiyorum ama harikaydı! Gidin de deneyin.
Nidri;
Lefkada’dan Kefalonya’ya geçmek için feribota binmeniz gerekiyor. Bu feribotlar asıl iskelenin olduğu yer bakımda olduğundan Nidri’den kalkıyor bu zamanlar. İnternetten rezervasyon yaptırmakta fayda var, biz yaptırmadık. (Feribotta randevusuz gelenlerin isimlerini alıyorlar, eğer randevululardan sonra yer kalırsa sırasıyla randevusuzları alıyorlar) Randevusuz olarak ilk giden biz olduğumuz için (sabah 8’de oradaydık, hareket saati 9’du) feribota rahatlıkla bindik. Feribot için 4 kişi bir de normal otomobil 69 euro ödedik. (Kişi başı 8,5 euro)
Ay ay feribot saatleri değişiyor, örneğin 16-31 Temmuz arasında gün içinde Kefalonya’ya saat 9’da, 1’de ve akşam 6’da her gün sefer vardı. Ama tarihlere göre saatler-günler değişken kontrol edin mutlaka. Feribot seferlerini online olarak takip edip rezervasyon yaptırmak isterseniz de FerryScanner’ı kullanabilirsiniz. Ücretsiz iptal seçeceği de mevcut.
Ayrıca rezervasyon yaptırmanız önemli, zira yaptırmazsanız önce gelen kapar mantığı var. Kuyruk almış başını gitmiş durumda olabilir;
Sabah erken geldiğimizden biz sıkıntı yaşamadan bindik feribota ama geç kalanlara ne oldu bilemeyeceğim 🙂
Bu arada Nidri’yi de görmüş olduk, hareket saatine kadar dolandık, kahvaltı yaptık. Açıkçası ben Agios Nikitas’tan çok daha güzel buldum burayı.
Sizin için de dilerim ki nerede olursa olsun sevdiğiniz insanlarla, rahat kafalarla, sorunsuz, güzel tatiller yapın, önce kendinize sonra da etrafınızdaki insanlara huzur verin…
Duygu